Sosyal fobinin temel özelliği, başka insanların da bulunduğu ortamlarda "hata yapma, diğer kişiler karşısında küçük düşme" korkusudur.
Sosyal fobi nedir?
Sosyal fobi ilk kez Isaac Marks tarafından 1966 yılında tanımlanmış olan bir psikiyatrik bozukluktur. Sosyal alanda duyulan korku yani sosyal çevre içinde yaşanırken açığa çıkan korku hali olarak da adlandırılabilir. Sosyal fobi, korkuyu ve kaygıyı birleştirmesi nedeniyle olumsuz duyguların çok daha ağır olarak kendini göstermesiyle şekillenir. En çok açığa çıkan "Ben bunu yapamam" düşüncesidir. Bu düşünce de kişiler arası iletişimden uzaklaşmaya sebep olur.
Çocuklukta ve erken yaşlarda sosyal fobiyi doğuran etkenler nelerdir?
Sosyal fobinin temeli çocukluk yıllarında atılır. Çocuklar tanıdık olmadıkları ortamlarda ürkek, sessiz, çekingen, utangaç bir tavır sergileyebilirler. Çocuğun yaşına göre, ağlama, ebeveyne ya da kendisiyle ilgilenen bakıcıya sıkı sıkı sarılma, yanlarından ayrılmama, çeşitli gergin davranışlar gibi farklı tepkiler de gözlenebilir. Sosyal fobisi olan çocuklar, toplulukla oynanan oyunlara katılmaz, sadece uzaktan izlemekle yetinirler. Sadece İdare edilirler, kendileri idare etmezler. Tüm bunların sonucunda topluluğun olduğu yerlere; yuvaya ya da okula gitmek istemezler.Öncelikle üzerinde durulması gereken nokta çocuğun bunu neden yaptığıdır. Çekingen olan çocuk aynı zamanda utangaçtır. Ancak utanma duygusu birdenbire çocukta belirmez; her zaman bir sebep ve sonuç vardır. Utanç duygusu yerleştikten sonra çocuk, hakkını savunma özelliğini kazanamayabilir ve bu nedenle hakkını koruma Özelliği yerine suçluluk duygusu gelişmeye başlar. Utangaç çocuklardaki suçluluk duygusu elbette ki çocuğun hareketlerini kısıtlar. Çevresinde huzursuzluk doğuracağı ve cezalandırılacağı endişesiyle araştırmaya yönelmez, sadece kendisine verilenlerle yetinmek durumunda kalır ve yeni başlangıçlar yapmakta zorluk çeker. Yeteneklerini geliştirmekten, hakkı olan şeyleri istemekten kaçınır. Böyle bir çocukluk yaşayan kişi de girişimcilik ya da bağımsızlık duygusunun gelişmesi kısıtlı olur. Bu koşullarda büyüyen çocuklar da büyük olasılıkla pasif, çekingen ve utangaç ergenler olmaya adaydırlar.
Sosyal fobinin günlük yaşantıya getirdiği zorluklar nelerdir?
? Başkaları tarafından yargılanacakları ya da yargılanabilecekleri duygusu kişiyi tamamen tedirgin eder.
? Çekingenlik, utangaçlık duyguları kişiyi baskılar ve gerçek tepkilerini göstermelerini engelleyebilir.
? Sosyal fobide en sık yaşanan sorun topluluk içinde konuşmaktır. Kendi evlerinde ve aile üyeleriyle birlikteyken çoğunlukla rahat ederler. Ancak yeni girdikleri bir ortamda, yeni tanıştıkları kişilerle konuşmaktan yoğun bir sıkıntı duyarlar. Seslerinin titrediğinin, yüzlerinin kızardığının, yaşadıkları gerginliğin anlaşılacağından korkarlar.
? Konuşmalarının karşısındakinin ilgisini çekmeyeceğini ya da saçma, anlamsız bulunacağını düşünür, genellikle sessiz ve uzak kalırlar.
? Sosyal fobi kişinin okul yaşamını da olumsuz etkileyebilir. Örneğin bir öğretmen ders anlatırken çocukta öğretmenin kendisine soru soracağı ve tahtaya kaldıracağına yönelik yoğun kaygı belirtileri kendini gösterebilir.
? Sosyal fobisi olan bir öğrenci derste sorulan soruya bilgisi yeterli olduğu halde yanıt vermekten kaçınır, soruyu bildiği halde parmak kaldırmaz.
Sosyal fobiyle çekingenlik arasında bir fark var mıdır? Varsa ebeveynler ayrımı nasıl yapabilir?
18 aylık bir grup çocuğu yeni bir ortama koyduğunuzda bunların yüzde 15'İ belirgin dışadönük davranır, yüzde 70'i çevreye rahatça uyum sağlarken, diğer yüzde 15'i belirgin bir utangaçlık, çekingenlik ile kendini geri çekme davranışı gösterir. Bu eğilim okulöncesi yaşlarda arkadaş gruplarından uzak durma, yabancıların yanında belirgin rahatsız olma, yeni girilen ortamlarda anne babadan ayrılamama, huzursuz olma, ağlayıp kendi evine dönme konusunda büyüklerine ısrar etme gibi davranışlarla sürer. En önemlisi çocuğu davranışlarının sebeplerinin anlaşılmasıdır. Acaba çekingenliğinden mi içine kapanmıştır; yoksa yanlış algılanacağını düşündüğü için ya da eleştirileceği kaygısıyla mı kendini çekmiştir. Buradaki ayırım çok önemlidir. Çekingen kişiler sessizdirler, konuşmalara katılmazlar. Ancak her sessiz ve konuşmaya katılmayan kişide sosyal fobi yoktur. Sosyal fobi özellikleri olanlar konuşmayı ister ancak yanlış anlaşılmaktan ya da eleştirilmekten ötürü tedirgin olurlar. Her şeyin tam olmasını ister ancak bunu tamamlayamayınca kendi kendisine tepki verir ve kaçınma davranışı gösterir. Örneğin sosyal fobi özellikleri olan çocuk tahtaya kalktığında özellikle sözlü sınavlarda yoğun kaygı nedeniyle (terler, titrer, ağzı kurur, kekeleme ya da çok sessiz konuşma ile öğretmenin gözlerine bakamaz) gerçek bilgisini gösteremez. Çekingen çocuk ise öğretmenin yumuşak üslubuyla ve anlayışlı motive edici tutumuyla cevap verir ancak başarısında bir düşme olmaz bilgisini olduğu gibi söyler.
Yetişme farklılıkları önemli midir?
Olumlu ve olumsuz ortamda sağlıklı ya da sağlıksız şekilde yetişen bir çocuğun sağlıklı bir birey ola bilmesi için yetiştirilme şartları son derece önemlidir. Olumsuz ortamda büyüyen ve orada yetişmek durumunda kalan bir çocuk elbette ki pozitif, sağlıklı, anlayışın ve İletişimin olduğu bir çevrede büyüyen bir çocuktan farklı olacaktır. Baskıcı, sürekli azarlayan, çocukların konuşmasına izin vermeyen, çocuğa değer vermeyip şiddet gösteren aileler çekingenlik ve korkunun tohumlarım ekerler. Elbette ki ekilen tohumlar sürekli beslenirse büyür ve ortaya bastırılmış, çekingen ya da bunun tam tersine son derece asî ve patolojik özellikleri olan, sürekli çatışmalarla yaşayan bir ergen ve yetişkin çıkar. Doğal olarak her iki şekilde farklı yerde yetişmiş çocukların da benlik algıları, davranış ve tutumları, olaylara bakışları ve olayları çözme sistemleri farklı olacaktır.Benlik algısı, anne babanın çocuğa yönelik sözel veya sözel olmayan tavırları ile oluşmaya başlar. Özgüven gelişiminde bebeklikten ergenliğe kadar olan dönem, önemli ve belirleyici olmasına rağmen, aslında özgüven gelişimi, insanın yaşam boyu edindiği deneyimlerden etkilenerek sürer.
Bu yetiştirilme farklılıklarına göre küçüklükten itibaren her çocuk farklı alışkanlıklar kazanmış olacaktır. Alışkanlıklar da farklı başka alışkanlıkları ortaya çıkaracak ve onların gelişmesini, şekillenmesini sağlayacaktır. Beklenen; olumlu alışkanlıkların olumlu sonuçlar yaratması olumsuz alışkanlıkların ise olumsuz sonuçlara sebep olmasıdır. Ve çocuk ilerde yetişmiş olduğu çevrenin özelliklerini yansıtacaktır.
Sosyal fobi için nasıl bir tedavi süreci izlenmelidir?
Öncelikle çocuğun özelliklerine bakılması için bir çocuk psikologu veya pedagogdan yardım alınmalıdır. Çocuklara yönelik birtakım testler vardır. Hikâyelerle yapılan, resim çizmelerle uygulanan çocukların duygu ve düşünce dünyalarını anlamaya yönelik testler. Bunların sonuçlarına göre ailelere bilgi veri lirken, ailenin çocuk hakkında yaşadıkları ve verdikleri bilgilerde detaylı bir şekilde alınmalıdır. Çocuğun davranışları çocuğu tamamen engelleyen bir hal almışsa bir çocuk psikiyatristi ile de görüşülmelidir. Çocuğun durumuna yönelik oyun terapisi, bireysel veya grup terapisi seçilmelidir. Bu arada çocuk eğer okula gidiyorsa öğretmeni de tedavi planına dahil edilmelidir.
Baskıcı, sürekli azarlayan, çocukların konuşmasına izin vermeyen, çocuğa değer vermeyip şiddet gösteren aileler çekingenlik ve korkunun tohumlarını ekerler.
Bazen sosyal fobik özelliklerle başlayan durumlar aslında başka bir hastalığın habercisidirler; çocukluk depresyonu ve takıntılar gibi.
Ne zaman uzmana başvurulmalıdır?
Aşağıdaki haller söz konusu olduğunda en kısa zamanda bir uzmana başvurmakta fayda var:
? Eğer çocuğun okuldaki başarı kapasitesi düşmeye başlamışsa, arkadaşlarından uzaklaşma, kimse ile telefonda dahi konuşmama, telefonlara çıkmama durumları varsa dikkat edilmedir.
? Çocukta kızarma, terleme, titreme, konuşurken göz kaçırma, kendini sosyal çevreye kapama durumu varsa mutlaka çocuk ile konuşulmalıdır. Bir sorun başlıyor olabilir.
? Her çocuk sınav öncesi heyecanlanır, kaygı duyar ancak bu kaygı sürekli görünüyorsa mutlaka ebeveynin okula gidip durumu araştırması gerekmektedir.
? Çocuğun yazılıları iyi, sözlüleri kötü ise heyecan durumu dikkate alınmalıdır. Okuldaki rehberlik uzmanından yardım alınmalı, eğer rehberlik uzmanını aşan bir durum var ise mutlaka çocuk psikologu ya da psikiyatristi ile görüşülmelidir.
Anne Babalara Öneriler...
İyi birer gözlemci olun
Öncelikle anne babaların çocuklarını çok dikkatli gözlemleyip, utangaçlık belirtilerini saptamaları gerekmektedir. Sosyal fobi erken yaşlarda başlayan bir bozukluk ofduğu için tedavi edilmediği takdirde kişiyi gençlik dönemlerinde etkileyip kapasitesini kısıtlamasına sebep olur. Yaşam boyu olumsuz etkisini sürdürdüğü için anne babalar dikkatli olmalıdır. Bu nedenle ilk adım; "farkındalık düzeyimizi artırmaktan" ve "doğru algılama"dan geçer.
Model olun
Ebeveyn çocuk için öncelikli bir modeldir. Bu nedenle anne babanın çocuk ile iletişimi yeterli düzeyde olmalıdır. Bir erkek çocuk sadece anneye bırakılmamalı, baba mutlaka oğluyla ilgilenmeli ve ona model olmalıdır. Aynı şekilde kız çocuk için de anne iyi bir model olmalıdır. Yetişkinlik döneminde yapacakları seçimlerin sağlıklı olabilmesi açısından kız çocuk için iyi bir baba modeli, erkek çocuk için ise iyi bir anne modeli olmalıdır. Ebeveynden sonra öğretmen de çocuk için bir modeldir. Bu nedenle öğretmen çocuk ile sağlıklı iletişim içinde olabilmelidir. Unutmayalım, çocuklar geleceğin yetişkinleridir.
Öğretmeniyle sürekli iletişim halinde olun
Çocuğun anaokulunda ya da örgün öğretimde olması durumuna göre okuldaki öğretmenleri ile mutlaka iletişime geçilmelidir. Özellikle çocukların toplu olarak faaliyetlerde yer alması sağlanmalı ve başarılarından ötürü destek verilmelidir, ancak başarısızlık durumunda da bu büyük bir faciaymış gibi yaşanmamalıdır.
Beklentilerinizi bir kere daha değerlendirin
Anne baba ortak bir kararda olmalı ve birbirini destekleyen şekilde davranmalıdır. Geçmişte kendi yaşadıkları olumsuz durumları da açık gönüllülük ile çocuklarıyla paylaşmalıdırlar. Çoğu anne ya da baba kendilerinin arzu ettikleri ve başaramadıkları hedefleri çocuklarının başarmasına yönelik yol çizerler. Ancak burada dikkat edilmesi gereken çocuğun gerçek yeteneği ve becerisidir. Çocuk kendisinden çok fazla istek olursa da kendisini geri çekecektir. Bu nedenle çocukları kapasitelerine göre yetiştirebilmek önemlidir
alıntıdır