Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Ana Bilim Dalı tarafından yapılan bir araştırmada, Türkiye’de tüm popülasyonlarda yüzde 3 oranında görülen huzursuz bacaklar sendromunun, hamilelerin yüzde 10’unu etkilediği ortaya çıktı.
Üyesi bulundukları Avrupa Huzursuz Bacaklar Sendromu Çalışma Grubunun yaptığı bir araştırmada hastalığa neden olan en az 6 gen dokusu tespit edildiğini vurgulayan Prof. Dr. Aksu, beyinde “A 11” denilen bir bölgenin lezyonunun ya da bozukluğunun hastalığa neden olabileceğinin belirlendiğini kaydetti.
Aksu, bu nedenle huzursuz bacaklar sendromunun santral sinir sisteminin bir hastalığı olarak nitelenebileceğini belirterek, Türkiye’de görülme oranın tüm popülasyonlarda yüzde 3 olduğunu anlattı.
Yaptıkları bir araştırmada gebelerin yüzde 10’unda bu hastalığa rastlandığını ifade eden Aksu, şu bilgileri verdi:
“Toplam 983 gebe ile yüz yüze görüşüldü ve muayeneleri yapıldı. Bunlardan 781’i gebeliği sırasında demir kullanıyor, ancak 192’si demir kullanmıyor. 880’in de huzursuz bacaklar sendromu yok, ama 103 tanesinde bu hastalık mevcut. Hastalığın görülme nedeni ise hamilelik sırasında santral sinir sisteminde meydana gelen birtakım değişiklikler. Biz burada demir eksikliğini düşünmüştük, ama gebelerde demir eksikliğinden bağımsız şekilde daha sık olarak görülüyor. Bu dönemde gebelere demir versek bile hastalık daha sık olarak ortaya çıkıyor.”
SENDROMUN GENETİKLE GEÇİŞ ORANI YÜZDE 50
Prof. Dr. Murat Aksu, gebelerin tedavisinde çok düşük dozda ilaçlar kullanıldığını bu nedenle hiçbir olumsuz etki görülmediğini anlattı.
İlaç tedavisinin yanında akşam saatlerinde yürüyüş yapılması, uyku hijyenine dikkat edilmesi gibi pratik önerilerde de bulunduklarını vurgulayan Aksu, şöyle devam etti:
“Bu sayede anne adaylarının gebeliklerini daha rahat biçimde geçirmelerini sağlıyoruz. Bunlardan bazılarında aslında çok önemli bir kısmında gebelik sonrasında da hastalık devam ediyor. Huzursuz bacaklar sendromu eğer demir eksikliği anemisine bağlıysa bunu düzelttiğimiz zaman tedavi kesin olarak gerçekleşiyor. Ancak genetik faktörlere bağlıysa, hastalığın kökünü yani gendeki değişikliği tedavi edemediğimiz için bu hastalar çok uzun süre belki hayat boyu ilaç kullanmak zorunda kalabilirler. Eğer ailedeki bireylerden birinde bu hastalık var ise yüzde 50’nin üzerinde bir olasılıkla ailenin diğer bireylerinde de bu hastalık görülür, ama 50 yaşından sonra görülür. Genetik olarak geçmiştir, hasta bunu ancak 50 yaşına geldiğinde fark eder.”
Kaynak: ntvmsnbc.com